16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’nin Ardından
İnsan Yönetimi Dernekleri Dünya Federasyonu’nun (WFPMA) iki yılda bir farklı ülke ve şehirlerde düzenlediği Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’nin 16.’sı; bu yıl PERYÖN ev sahipliğinde 20 – 21 Ekim tarihlerinde 3.000’i bulan katılımcı sayısı ile İstanbul, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Ülkemiz insan kaynakları profesyonellerini uluslararası bazda birçok sektörden uzman ve yöneticiyle buluşturan kongrenin gündemi oldukça yoğundu. Eş zamanlı panel ve konuşmalar ile iş dünyasına ve onun merkezindeki insana dair gelişmeler konuşuldu, tartışıldı, değerlendirildi. Eş zamanlı olmaları nedeniyle tüm etkinliklere katılabilmek doğal olarak mümkün olmadı. Dinleme fırsatı bulduğum ve bende iz bırakan panellerden bazılarında vurgulananları kısaca paylaşmak isterim.
Numan Özcan, Cem Sezgin ve Yrd. Doç. Dr. Hakan Gürsu, Çalışma Hayatının Geleceği’ni konuştu. Benim için kongrenin en başarılı paneli buydu. Özellikle Yrd. Doç. Dr. Hakan Gürsu’nun tespitleri ve onları katılımcıya aktarış biçimi müthiş bir öğretme kabiliyeti gerektirir. Her dakikasından bir şeyler öğrendiğim ve gerçekten keyifle dinlediğim rutinden uzak, dinleyiciyi kendine bağlayan ve ilgiyi canlı tutan harika bir paneldi.
- Numan Özcan; gerekli tedbirler alınmazsa “genç işsizliği”nin patlamaya hazır bir bomba haline geleceğini ifade etti. İşin yalnızca gelir elde etmek için değil toplumdaki yerimizi belirlemek için de önemli bir faktör olduğuna vurgu yaptı. Küreselleşme trendlerinin yavaş yavaş değişime uğradığını, ülkelerin giderek daha fazla milliyetçi-savunmacı tepkiler vermeye başladığını ve bu durumun iş yaşamını derinden etkilediğini belirterek Brexit örneğini verdi.
- Cem Sezgin; “Bir insanı öldürmek için silaha ihtiyacınız yok. İşini, hayallerini, ideallerini elinden alarak da bunu yapabilirsiniz” diyerek işsizliğin oluşturduğu tehlikeye vurgu yaptı. Gelişmekte olan ülkelerin halen 2. sanayi devrimi sürecinden geçtiğini, gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkın açıldığını belirtti. 1. ve 2. sanayi dönemlerinde mavi yakalı çalışanların iş kaygısı varken; 3. evreden bu yana aynı kaygıyı beyaz yaka çalışanların da yaşadığını ifade etti. Ortam, rekabet ve krizlerin organizasyonları iş süreçlerinde daha hızlı değişiklik yapmaya ittiğine; işletmelerin organizasyon şemalarını ve iş akış süreçlerini sürekli güncellediğine değindi.
- Yrd. Doç. Dr. Hakan Gürsu; “Artık değerli olmak için değerli şeyler yapmanız gerek” diyerek geleceğe yaratıcı insanların şekil vereceğini söyledi. 1950’lerde büyük projeleri ve işleri büyük şirketlerin yapabileceğine inanılırken; günümüzde düşünen, çalışan, sorgulayan ve üreten küçük grupların büyük işler yaptığına dikkat çekti. Herşey eğitimde bitmez, eğitimle başlar diyen Gürsu, “Buluşu da inovasyonu da şirket değil insan yapar. Tabi eğer şirket için değerli olduğunu hissederse” mesajını verdi. Sağlıklı bir şirket için organizasyondaki ekonomist ve hümanist oranını dengelemenin şart olduğu dile getirildi.
Asena Yalınız‘ın moderatörlüğünde Dr. Habibe Akşit, Kartal Tolga ve Mehpare Şayan Kileci; Gen-Etik isimli panelde iş etiğinin önemine dikkat çekti.
- Mehpare Şayan Kileci; Türk İş Dünyası’nda iş etiğini yaygınlaştırmak için dar güç mesafesine yaklaşılmasının gerekliliğini vurgularken;
- Dr. Habibe Akşit; yasaklarla kalıcı değişiklik yapma imkânının oldukça sınırlı olduğunu dile getirdi. İnsan kaynakları birimlerinin süreci yönetmekle sorumlu olduğuna değinen Akşit; etik şapkasını yönetim kurulu başkanından başlayarak tüm çalışanların takmasının çalışanın ana sorumluluklarından biri olduğunu anlattı.
Çiğdem Duman; Sosyal Markalaşma ve Dijital Repütasyon konulu panelde bireysel itibar ve sosyal markalaşmaya dair sihirli ipuçlarını katılımcılarla paylaştı. Markaların tecrübelerden doğduğunu belirten Duman; güçlü kişisel markaların kurumsal markaya da değer kattığına dikkat çekti. Şirketlerin çalışanlarının kişisel markalaşma çabalarına katkı sağlamasının bu açıdan önemine değindi. Kişisel markalaşma sürecinde yapılması ve yapılmaması gerekenleri anlattı. Linkedin, google, branded.me, about.me, flavors.me, hootsuite, klout gibi sosyal medya araçları ile kişisel url ve web sitesi adreslerinin bireysel marka oluşturmaya sağladığı yararları aktardı.
İdil Türkmenoğlu; İnsan Kaynakları Gerçekten Neleri Yapmaktan Sorumludur? diye sordu. İnsan kaynakları bölümünün en önemli rolünün pozitif ve çalışan bağlılığı sağlayan bir yönetim kültürü yaratmak olduğunu belirtti. Büyüyen organizasyonların çalışanlarını ortak değerler etrafında birleştirebilenler olduğuna dikkat çekti. İnsan kaynakları yöneticiliğinin de tıpkı doktorluk ve öğretmenlik gibi kutsal bir meslek olduğuna inandığını söyleyerek; ik çalışanlarının da hergün hayatlarda iz bıraktığını vurguladı.
Doç. Dr. Sinan Alçın; Sanayi 4.0’ın İK’ya Etkileri konulu sunumunda, sanayileşmenin tarihçesine kısaca değinerek, günümüzde hardware, software ve netware’ın artan önemine dikkat çekti. Bu üç önemli faktörün wetware olmadan ne ölçüde işe yarayacağını sorgulamamızı sağladı.
Yiğit Oğuz Duman; her zamanki samimiyetiyle Sıradışı Sonuçlar İçin Sıradışı Liderlik konulu bir sunum yaptı. Sıradışılığın mükemmellik anlamına gelmediğinin altını çizen Duman, Steve Jobs örneğini katılımcılarla paylaştı. Sıradışı liderin sıradışı yönlerini geliştiren ve liderlik ettiği topluluğun algısını doğru ölçebilen kişi olduğunu belirtti. Bunun en önemli kıstaslarından birini de şu cümlelerle dile getirdi : “Çalışanlarınız masalarına nazar bonucuğu koyuyarsa, siz sıradışı bir lider olabilirsiniz. İşi sevdiren lider sıradışıdır.”
Judith Malika Liberman; Hikâyeler Değişirse Dünya Değişir isimli konuşmasında; dünyayı daha güzel ve yaşanabilir kılmak için hikâyeleri değiştirmenin önemine masalsı bir yaklaşımla değindi. “İkibin yıldır aynı hikâyeyi anlatıyoruz, azıcık değiştirerek…” diyen Liberman’ın konuşmasından altını çizdiğim cümleler ise şunlardı:
- Hikâyelerle ilişkimiz hiçbir zaman rastgele değildir.
- Hikâyelerin kalbimize giren kısımlarını hatırlarız, çünkü bunlar bizi dönüştüren noktalardır.
- Sen bir hikâyeyi dönüştürüyorsan o da seni dönüştürür.
- Anlatıcı olarak dinleyiciye hikâyeyi sevdirmek için o hikâyenin kendi kalbinde de yankılanması gerek.
- Anlatıcıysan “dinleyici-hikâye” ilişkisi sana ait değil. Seninki “anlatıcı-hikâye” ilişkisi. Sen bu ilişkiyi ne kadar güçlü kurarsan, dinleyicinin hikâye ile ilişkisi de bir o kadar güçlü olur.
- Hikâyeni bulduğunda ona; sana ne anlattığını sor.
İyi Şirket Olmak, Her Problem Bir Girişimdir, CEO’nun Aklındaki, İş’in Hukuki Yanı, Kurumsal İç İletişim, Bu Şartlarda Yaşamak katıldığım diğer panellerdi. Organizasyonun geneline bakıldığında, bilinmedik bir şeyden, ik alanındaki ya da iş hayatındaki bir yenilikten/farklılıktan bahsedilmedi; bildiğimiz konular konuşuldu belki ama her birinde unuttuğumuz ve hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuz değerler vardı.
Öğle yemeğinin içeriği (salam ve kaşar peynirli sandviç vardı, vejeteryan yiyecek seçeneği yoktu) birçok katılımcıyı tatmin etmedi. Göze çarpan zaman sarkmaları yaşanmadan, programa bağlı kalınarak etkinlik tamamlandı. Organizasyonun bir dünya kongresi olması ve uluslararası nitelik taşıması nedeniyle kongre dilinin ingilizce olmasını beklerdim. İş yaşamına yeni adım atmış kişilerin, mavi yaka çalışanların ve daha fazla yabancı konuşmacının düzenleme kurulunda ve panelist olarak kongrede bulunması masanın diğer tarafına geçerek değerlendirme yapabilmek açısından faydalı olurdu kanaatindeyim. Ancak, üçbine yakın katılımcı ile gerçekleştirilen bir kongrede herkesin beklentisine cevap verebilmek elbette olanaksız. İnsan Kaynakları alanında öğrenim gören genç beyinler ve İnsan Kaynakları Blog Yazarları her yıl olduğu gibi bu yıl da davetli olarak ağırlandı. Geniş katılımlı ve uluslararası bir kongre başarıyla tamamlandı.
Büyük bir emek ve uzun bir çalışma sonucu gerçekleştirilen 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi, Ülkemizin uluslararası arenadaki tanıtımına da oldukça katkı sağladı.
Güleryüzlü, dinamik PERYÖN ekibine ve organizasyona emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler,
Füsun ÖZÜLKE