Yeni Yetme Bir Blogger’ın Özeleştirisi

Off

Geçtiğimiz akşam Linkedin’e göz atarken, “İnsan Kaynakları Bloglarına Eleştirisel Bakış” başlıklı bir yazı ile karşılaştım. Bir solukta okuduğum farkındalık yaratan bu yazıyı değerli bloggerlar Burçin ŞORAY ERDAĞ ve Gökhan YILMAZ birlikte kaleme almış.

 

Ülkemizdeki insan kaynakları blogu sayısının 200’e yaklaştığına değinen;

  • Bu blogların amaçlarını,
  • İK profesyonellerine ve bu alanda kariyer yapma idealindeki adaylara faydalarını,
  • Dünyadaki insan kaynakları blogları ile farklılıklarını,
  • Etkinliklerini,
  • İK Bloglarının bazı standartlara tabi olması gerekliliğini

irdeleyen bu değerli yazı benim gibi yeni yetme bir blogger için altın değerinde tespitler içeriyor açıkçası…

 

Asıl uzmanlık alanım kurumsal yönetim ve eğitim olmasına karşın; çalıştığım şirketlerde dolaylı da olsa hep bir şekilde insan kaynakları süreçlerinin içinde yer alışım bu konuda akademik olarak da tamamlanma ihtiyacı hissetmeme neden oldu. Böylece yüksek lisansımı insan kaynakları yönetimi üzerine yapmış oldum. Bu sayede tanıştığım ik profesyoneli dostum, sınıf arkadaşım sevgili Naz Esra ELİKARA kendi şirketini kurduğunda, çiçek göndermek yerine daha anlamlı bir şey yapmak istedim. Şirket blogu için bir yazı hazırlayarak ona destek, heyecanına ortak olmaya ve başarı dileklerimi iletmeye karar verdim. Tatlı bir sürpriz olarak ve bir defaya mahsus planlanan bu durum Naz’ın: “Eee, hadi Füsun yeni yazı ne zaman?” deyişiyle güzel bir serüvene dönüştü.

 

Bu siteyi açma fikri ise; sadece insan kaynaklarına değil sevip bilgi sahibi olduğum, insanlara faydası dokunacağını düşündüğüm, dile getirmek istediğim konulara dair yazma isteğiyle hayat buldu. O nedenle bir İK Blogu değil, kişisel web sitesi olarak bu yıl Haziran ayında hayata geçti burası ama ağırlıklı olarak İK üzerine yazmaya başladım. Ve Ekim ayında değerli bloggerlar Artemiz GÜLER ile Ceren BANDIRMA‘nın ortaklaşa hazırladıkları Türkiye İK Bloggerları Listesi’ne dahil edildiğini öğrendim. Bu hem mutluluk hem de korku duymama neden oldu aslında. Çünkü çok yeniyim ve sadece yazıyorum. Okuduklarımı, tecrübe ettiklerimi, düşündüklerimi… Herhangi bir çıkar gütmeden, yalnızca faydalı olması dileğiyle.

 

Hikayem böyle. Gelelim işin en güzel yanına yani özeleştiri bölümüne:

 

  • Wordpress’ten hiç anlamayan biri olarak kurcalayıp, yapıp bozmak suretiyle bir haftada oluşturabildiğim bu sitenin görsel olarak biraz daha düzenlemeye ihtiyacı var. Özellikle mobil site tarafında profesyonel bir elin değmesi gerekiyor.
  • Siteyi ziyaret edenler aradıklarına kolay ulaşabilsinler diye kategoriler belirledim. Ama bunların bir kısmı henüz boş ve dolmayı bekliyor farkındayım.
  • Yazmaya ilk başladığımda yazdığım konuya dair tüm detayı verme çabası içindeydim. Geriye dönüp bakınca, ilk yazıların fazlasıyla uzun ve bir iki tanesinin sıkıcı olduğunu farkettim. 1500 kelimeyi bulan yazılar var. Bu detaycılığı elimden geldiğince törpülemeli ya da bu uzun yazıları yazı dizisi şeklinde bölümlendirmeliyim.
  • Cümlelerim genelde uzun oluyor. Kolay okunur bir dille yazmaya çalışıyorum ama mümkün olduğunca kısa cümleler kurmalıyım.
  • Genellikle konuşma diliyle yazıyorum. Bu doğru mu yanlış mı bilmiyorum.
  • Türkçe kullanımı, imla ve noktalama kuralları benim için önemli. Mümkün olduğunca özenli yazıyorum. Yine de hata görülürse düzeltmek isterim.
  • Sadece Türkçe yazıyorum. İngilizce yazılar da yazmalıyım.
  • SEO ve Vlog hakkında araştırma yapmalıyım.
  • Günün 12 saati ofiste çalışan, ortalama 3,5 saatini yolda geçiren ve her gün ev-iş arasında 130 km. yol arşınlayan biri olarak düzenli yazmaya çalışıyorum. Ama belirli bir periyot yakalayamıyorum. Yazma sıklığı bazen haftada bir, bazen 15 günde bazense ayda bir oluyor. Bunu bir kurala bağlamam gerek.
  • Sosyal medyayı blogla ilintili olarak kullanmayı beceremiyorum. Dostlarımın uyarısıyla Facebook’da yazı linklerini herkese açık paylaşmaya başladım ama Twitter konusunda yeteneksizim; yeni yeni bir şeyler paylaşmayı deniyorum. Linkedin’de de yazıları yayınlıyorum ama olması gerektiği gibi oluyor mu şüpheliyim. Kısacası, sosyal medya konusunda ciddi bir eğitime ihtiyacım var.
  • İnsan Kaynakları Dünyası’na dair etkinlikleri, eğitimleri, konferans ve seminer haberlerini takip etmeye özen gösteriyorum. Bu haberleri sitede de paylaşmalıyım.
  • Okuduğum kitaplarla ilgili yazmak, faydalı olduğunu düşündüğüm kitap önerilerini paylaşmak istiyorum. Buna zaman ayıracağım.
  • İşim nedeniyle katılmak istediğim birçok etkinliğe dahil olamıyorum. Örneğin; PERYÖN’ün bu yıl ki İnsan Yönetimi Kongresi’ne de katılamadım. İki gün boyunca ben işyerinde, aklım kongrede… Buna bir çözüm bulmam gerekiyor.
  • Gerçekten faydalı olduğunu düşündüğüm blogları takip ediyorum. Av. Alper YILMAZ, Müge ARSLAN, Ezgi FEDA, Artemiz GÜLER, Burçin ŞORAY ERDAĞ gibi bloggerların yazılarında mutlaka bilgi dağarcığıma katacak bir şeyler buluyorum. Bazen söylemek istediklerim oluyor ama yorum yapma konusundaki çekingenliğimi kıramıyorum. Bunun üzerinde çalışmalıyım.
  • İK ve sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, çorbaya bir tutam tuz katabilmek istiyorum. Ama bununla ilgili nasıl bir yol izlemem gerektiği konusunda yönlendirilmeye ihtiyacım var.

 

Elbette yanlış ya da eksik yaptığım başka şeyler de vardır bloggerlık üzerine… Henüz yolun çok başındayım, öğrenecek çok şey var. Bu süreçte vakit ayırıp; fikirlerini, tecrübelerini, eleştirilerini ve tavsiyelerini paylaşacak olan tüm değerli bloggerlara faydalı eleştiri ve yorumları için peşinen teşekkür ederim.

 

Füsun ÖZÜLKE

 

Bir temenni : Blogger etkinlikleri yapılıyor mu ya da birbirini tanıyan bloggerlar kendi aralarında toplanıyorlar mı bilmiyorum. Tüm İK bloggerlarını ve benim gibi yeni başlayanları kapsayan etkinlikler yapılsa, katılım olsa, tecrübeler aktarılsa, sorular ve sorunlar paylaşılsa ne güzel olur…

 

Füsun Özülke

Comments are closed.

error: Content is protected !!