Her Yönetici Bir Lider midir? Lider Kime Denir?
’90’lı yılların sonlarına kadar iş yaşamında X jenerasyonu olarak tanımlanan; bağlılık duygusu yüksek, otoriteye saygılı, kuralları uygulayan ve sadık çalışanlar vardı. Bu dönemde “yönetici” titri önemli bir statü göstergesi, çok afili bir etiketti. 2000’lere geldiğimizde ise Y jenerasyonu olarak isimlendirdiğimiz; özgür, esnek, bağlılığı düşük, sabırsız, bir an önce yönetici olmak isteyen ama bir o kadar hızlı, dinamik ve yaratıcı bireyler çalışma hayatına girdi. Böylece iş dünyasında dengeler değişmeye başladı.
Bu dönemden itibaren; sabırsız fakat etkin ve başarılı Y jenerasyonunu elinde tutma çabasındaki tüm organizasyonların “yönetici” unvanını gelişigüzel dağıtışına şahit olduk. Bu paye öylesine cömertçe dağıtıldı ki, bugün etrafımıza baktığımızda ekibi olsun ya da olmasın çalışanların neredeyse üçte birinin yönetici, müdür gibi unvanlara sahip olduğunu görüyoruz. Bu kadar fazla sayıda yöneticinin olduğu bir ortamda:
- Bu unvana sahip profesyonellerin çoğu fark yaratarak eşitlerine bireysel üstünlük sağlayabilmek için,
- Organizasyonlar ise; onların gizli rekabetten kafalarını kaldırarak biraraya gelmelerini ve verimlilikle çalışmalarını temin edecek yetenekli profesyonelleri cezbedebilmek için
yeni ve daha güçlü bir etiket peşine düştü.
Bu arayış hem yönetici unvanındaki profesyonelleri hem de organizasyonları çok yönlü ve çok güçlü bir kavrama yöneltti. Böylece, şimdilerde iş dünyasının moda titri : “Liderlik” oluverdi.
Günümüz iş dünyasında tüm işletmeler küresel rekabet ortamında var olmaya ve yol almaya çalışıyor. Ancak her zorlu virajın ardında değişken parametrelerle dolu daha zorlu yollar onları bekliyor. Şirketler böyle bir zeminde hayatta kalabilmek ve rekabet üstünlüğü elde ederek sektörünün önde gelenlerinden olabilmek için hızlı ama sağlam adımlarla ilerlemek zorunda. Üstelik, tüketicinin güvenini kazanabilmek, kârlılıkla büyüyerek başarı sağlayabilmek ve bunu kalıcı kılabilmek için; bilgisini tecrübesini kullanabilen, önsezi sahibi, yaratıcı ve uzun soluklu çalışanlara ihtiyaç var.
Peki herkes lider olabilir mi?
Nitelikli çalışanlara sahip olmak tek başına yeterli mi?
Bu üstün nitelikli çalışanları aynı amaç etrafında toplamak; bir takım olarak etkinlik, verimlilik ve ahenk içinde çalışmalarını, benzersiz çıktılar yaratarak organizasyona ve çevreye faydalı ürünler oluşturmalarını sağlamak kolay mı?
Elbette hiç kolay değil…
Yakın geçmişte revaçta olan “yöneticilik” kavramı popülaritesini “liderlik” kavramına bıraktı. Günümüzde hemen her organizasyon çalışanlarının aidiyet duygusunu pekiştirecek; onları şirket misyonunu gerçekleştirmek üzere bir araya getirecek; uyumlu, verimli ve başarılı bir şekilde çalışmalarını temin ederek şirketi ileriye taşıyacak “lider” arayışında.
Artık, çalışanların üstün performans göstermelerini sağlayabilmek için iyi birer yönetici olmak yetmiyor çünkü. Onları yaptıkları işe inandıran, güdüleyen, birleştirici ve bütünleştirici, güvenilir ve insancıl birer “lider” olmak gerekiyor. İşte bu nedenle, yöneticilik ve liderlik çoğu zaman birbirine karıştırılsa da siyahla beyaz kadar farklı kavramlar…
Kennedy ve Reagan dahil dört ABD Başkanı’na danışmanlık vermiş, liderlik konusunda yirmiyi aşkın kitap yazmış, kıtalararası konferanslarda konuşmacı olarak yer almış bilim adamı ve yazar Warren Bennis :
“Yönetici ‘işleri doğru’ yapar; Lider ise ‘doğru işler’ yapar.”
diyerek bu farkı çok net bir biçimde tanımlamış aslında…
Yönetici Yetkisini Kullanır, Lider Etkisini!
Yöneticiler çeşitli yetkilerle donatılmış olmasına karşın liderlerin yetkileri olsa da olmasa da topluluklar üzerinde yadsınamaz ve inkar edilemez bir “etkilerinin” oluşu; bu iki kavramı birbirinden ayıran önemli farklılıklardan biri… İnsanlar peşinden gittikleri, fikirlerini benimsedikleri bireylere saygı ve sevgi besler, güven duyar. Bu takip ve hayranlık mecburiyetten yapılabilecek bir şey değildir, tamamen gönülden destekleme esasına dayanır. Liderin gücü sahip olduğu otorite değil “etki”dir.
Lider; takip edilen kişidir. Yönetici de olsanız, çalışan da olsanız takip edilmiyorsanız lider değilsiniz demektir.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi başkanı Nelson Mandela, Hindistan’ın siyasi ve ruhani lideri Mahatma Gandhi, Afroamerikan insan hakları savunucusu Malcolm X ve daha birçokları… Baktığınızda hepsinin kitleleri peşinden sürükleme özelliğine sahip olduklarını görürsünüz.
Liderlik Özellikleri Nelerdir? Lider Doğulur mu Yoksa Lider Olunur mu?
Her ikisi de aslında. Kimi bireyler doğuştan bazı liderlik özelliklerine sahip olurken kimileri ise bunları sonradan geliştiriyor. Liderlik özelliklerinden birkaçına sahip olmak lider olmak anlamına gelmiyor elbette. Bu yetkinlikleri her geçen gün geliştirerek üzerine yenilerini eklemek gerekiyor.
Yönetim danışmanı ve Örgütsel Davranış Profesörü Rob Goffee, İnsan Kaynakları Profesörü Gareth Jones ile birlikte kaleme aldığı “Why Should Anyone Be Led By You?: What It Takes To Be An Authentic Leader?” isimli kitabında ve uluslararası konferanslarda yaptığı konuşmalarda liderlikle ilgili çok önemli tespitlerde bulunuyor:
- Liderliğin “hiyerarşik bir kavram olmadığının” altını çiziyor ve yöneticilikten bu noktada ayrıldığını dile getiriyor. Başarılı olarak ifade edilen organizasyonların sadece yönetici kadrosunda değil, her çalışan kademesinde liderlere sahip oluşumlar olduğuna dikkat çekiyor. Buradan da anlaşılıyor ki; orta veya üst düzey yönetici, tepe yönetici, ceo, genel müdür, yönetim kurulu başkanı ya da patron gibi unvanlara sahip olmak “lider” olabilmek için asla yeterli değil.
- Liderlik edeceğiniz topluluk ile aranızdaki iletişimde hassas dengelere dikkat etmeniz gerek. Liderlik edeceğiniz topluluğun sizin liderliğinizi kabul etmesi ve sizi lideri olarak benimsemesi gerek ki, bu noktada liderliğe soyunan kişinin:
- Sosyal zekasını ne ölçüde kullanabildiği,
- Topluluğu ne derece anlayabildiği,
- Kendine ve yapılacak işe ne kadar inandırabildiği,
- Onları etkileyerek yapılacak iş ile ilgili heyecan duymalarını, işi benimsemelerini, üstlenmelerini, fedakarlıkla çalışmalarını ne ölçüde sağlayabildiği de önemli.
Yani peşinizden sürüklemek istediğiniz toplulukla iletişiminiz, ne derece etkin bir lider olduğunuzu belirleyen en önemli ölçütlerinden biri.
- Goffee liderliğin bir başka özelliğini çok yerinde bir örnekle anlatıyor. İngiltere’nin asker kökenli devlet adamı Winston Churchill’in II. Dünya Savaşı’nda başarılı bir süreç yönetimi göstermesine rağmen; savaş sonrası ülkesinde yürüttüğü yanlış, dominant ve sert politikanın onu nasıl başarısızlığa sürüklediğini vurguluyor. Askeri bilgi ve tecrübesi Churchill’e savaş sırasında başarı kazandırmıştı çünkü; savaş sırasında liderlik ettiği topluluk askerlerden oluşuyordu. Oysa Churchill’in savaşın ardından liderlik etmeye çalıştığı topluluk bizzat halkın kendisiydi ve askeri yönetim ile halk yönetiminin bambaşka boyutları olduğunu göremeyen Churchill bu konuda başarısızlığa uğradı. Bu örnek aslında gösteriyor ki, “her kitleye ve/veya her duruma aynı bakış açısı, aynı davranış stili ve aynı çözüm yaklaşımları ile önderlik edemezsiniz” Karşınızdaki topluluğun isteklerine, ihtiyaçlarına ve beklentilerine kulaklarınızı tıkadığınız sürece onları yönlendirme, güdüleme ve peşinizden sürükleme noktasında tıkanıp kalırsınız.
Duygusal ve sosyal zeka üzerine yaptığı araştırmalarla küresel çapta haklı bir üne kavuşan Amerikalı psikolog Dr. Daniel Goleman da, Harvard Business Review için Aralık 2013’te kaleme aldığı “The Focused Leader(1)” makalesinde liderlikle ilgili önemli tespitlerde bulunuyor:
Günümüzde çalışanlarının dikkatini stratejik planlama ve inovasyona yönlendirecek bir liderin önce kendi dikkatini üç önemli konuya odaklamayı öğrenmesi lazım diyen Goleman; her liderin “kendisi, diğerleri ve dış çevreyi içeren bir farkındalık üçgeni” oluşturması ve bu üçgenin her üç noktasını da eşit şeklide önemsemesi gerektiğini belirtiyor.
- İçe odaklanmadaki başarısızlığın lideri dümensiz bırakacağını,
- Başkalarına odaklanmadaki başarısızlığın liderin peşinden gelen topluluğun değerlerinden ve hassasiyetlerinden bihaber olmasına neden olacağını,
- Dışa odaklanmadaki başarısızlığın ise onu kolay avlanır ve zayıf kılacağını söylüyor.
Odaklanan liderlerin ise;
- Kendi duygularının farkında olan ve onları yönetebilen,
- Kendisini diğer insanların gözünden görebilen ve
- Dikkatini dağıtacak etmenleri uzakta tutarak zihnini açan,
ön yargılarından arınmış güçlü kişiler olduğuna dikkat çekiyor.
Etkin bir lider iyi bir yönetici olabiliyor ancak, iyi yöneticilerin her zaman etkin liderler olduğunu söyleyemeyiz.
Etkin bir lider üstün yöneticilik meziyetlerinin yanında:
- Sözel ve bedensel dilini etkinlikle kullanır.
- Duygu, düşünce ve davranışlarının farkındadır. Sonuçları ile ilgili sorumluluk almaya hazırdır.
- Dinlemeyi sever ve etkin iletişim kurar.
- Risk almaktan korkmaz, risk analizi yapar.
- Farklı topluluk ve ortamlara kolaylıkla adapte olur.
- Her yaştan, eğitim düzeyinden ve kesimden insanla vakit geçirmekten keyif alır ve onlardan öğrenir.
- Dünyadaki, yaşadığı toplumdaki ve bulunduğu organizasyondaki her türlü sorunla ilgilenir.
- Bireylerin ve toplulukların duygu ve düşüncelerine karşı duyarlıdır. Görüş farklılıklarına saygı ve dikkatle yaklaşır, kazanıma dönüştürür.
- Farklı kültürleri ve yaşam tarzlarını tanıma konusunda isteklidir.
- Çevresini konuşma tarzı ile etkiler. Hikayesel anlatım konusunda başarılıdır; anlatım tarzı merak ve dinleme isteği uyandırır.
- Maruz kaldığı olumsuz davranışlar karşısında yüksek çıkışlar yapmaz.
- Espri yeteneği gelişmiştir.
- Kişileri kalıplara sokmaya çalışmaz, oldukları gibi kabul eder.
- Özgüveni yüksek ve kendinden emindir.
- Bireyleri, toplulukları ve durumları hızla analiz ve organize eder.
- İkna kabiliyeti gelişmiştir.
- Yaratıcı, özgüvenli, kararlı, tutarlı, otokontrol ve tevazu sahibidir.
- Verdiği kararların tüm sorumluluğunu alır.
- Başarılı olunduğunda “biz” diyebilen ve başarısızlıkları cesaretle kucaklayıp kabul edebilen bir yapıya sahiptir.
- Şeffaf, açık ve dürüsttür. Düşündüğünü doğru bir dille söyler.
- Vermek istediği mesajı herkesin kavrayabileceği şekilde basitçe anlatabilme yeteneğine sahiptir.
- Sürprizlerle doludur. İnsanları, toplulukları şaşırtır ve etkiler.
- Etkin bir liderden korkulmaz; ona sevgi, saygı ve hayranlık beslenir, rol model olarak örnek alınır.
İyi yöneticilere sahip organizasyonlar beklentileri karşılayan performanslar elde eder ve planları başarıyla uygular.
Oysa iyi liderlere sahip organizasyonlar beklentilerin üzerinde performanslara imza atar.
Sürekli öğrenir, üretir, sağlam adımlar atarak büyür.
Motivasyonla çalışan, mutlu, bağlılığı yüksek, verimli, yaratıcı, araştırmacı, sorgulayan, düşünül(e)meyeni üreten çalışanlara sahip olur.
Yeni liderler yetiştirir, ekol olur…
Lider itici güçtür; yol gösterir, ilham verir, teşvik eder.
Faydalı olması dileğiyle,
Füsun ÖZÜLKE
(1) Dr. Daniel Goleman, The Focused Leader, Harvard Business Review, December 2013